Kılıçdaroğlu: Reisicumhur Adayı, Egosunun Esiri Olmayacak

CHP Umumi Başkanı Eksiksizlik Kılıçdaroğlu, Fehamet Arpalık Üniversitesi öğrencilerini ağırladı ve onların sorularını yanıtladı. Kılıçdaroğlu, gençlere, “Sakın ‘Sandığa gitmiyorum’ demeyin. Kesinlikle gidin, kesinlikle. 6 milyon güre, ilk defa sandığa gidecek. Demokrasiden yana oy kullandığınızda doğrusu Türkiye’nin kaderini değiştirmiş olacaksınız” dedi. Kılıçdaroğlu, “Şu çokça şanlı; seçeceğiniz reisicumhur adayı, egosunun esiri kaçınan. Egosunun esiri olursa şöyle benzeri safiha ortaya kazanç; ‘Oh hangi domuzuna evet cumhurbaşkanı seçildim, tıpkısı imzayla rastgele husus oluyor, nereden çıktı bu Güçlendirilmiş Vekil Sistem, ben bunu kabul ediyorum, böyle bitmeme edeceğim’ derse gayrimümkün bu. O nedenle cumhur reisi adayının, egosunu yenen, devleti alim, devleti tanıyan, Altılı Masa’yı gine çalıştıracak olan, anne gâh kararları bu arada, omuz omuza alma sözü veren birisinin olması geçişsiz. Bu çerçevede hareket ediyoruz” diye niteleyerek konuştu.

Kemal Kılıçdaroğlu, Boy Bos Başmaklık Üniversitesi Ünsiyet Kulübü öğrencileriyle güzeşte CHP Genel Merkezi’nde benzeri araya geldi. Tıpkısı öğrenci, İstanbul Taksim’deki bombalı terör saldırının arkası sıra sosyal medyaya getirilen izole bant daraltma uygulamasını anımsattı ve Kılıçdaroğlu’na, “Bu durumun aynısının seçim gecesi olması yerinde ne kadar önlemler almayı planlıyorsunuz” diye sordu. Apayrı benzeri öğrenci üstelik Altılı Ganyan Masa’nın milletvekili sisteme dolaşma vaadini hatırlattı ve “İktidara gelindiği taktirde reislik sisteminde, kâin sistemde kalınma ihtimali var mı” sorusunu yöneltti. Farklı tıpkı öğrenci, CHP’nin gençlere nasıl ulaşmayı planladığını sordu. Apayrı bir mektepli ise “Türkiye, adalet edilmiş demokrasiye müstahak mı? Siz, beklenen iktidarınızda halktan yana mı, Hak’tan yana mı tıpkısı yöntem izlemeyi mi düşünüyorsunuz? Siz halkın mı, Hak’ın mı yanındasınız” dedi.

Kılıçdaroğlu, gençlerin sorularına şöyle yanıt verdi:

EĞİTİM SİSTEMİNİN YENİDEN YAPILANDIRILMASI LAZIM: Eğitim sisteminin yalnızca iflas ettiğini düşünen birisiyim. Yetişek sisteminin yeniden yapılandırılması geçişsiz. Başarılı bir eğitimin göstergesi şudur; eğitim alan kişinin -lüzumlu kreşte icap üniversitede- nikbet duygusunu büyüten eğitim bilimi, kalburüstü tıpkısı eğitimdir. Yani hayatı, geleceği, geçmişi sorgulayan ve ‘güzel tıpkısı ati elbette düz yazı edilebilir’ diye düşünen tıpkı yetişek, düşünmeyi sağlayan bire bir eğitim başarılıdır. Bizde ise eğitim sistemi bilmeden dayandığı, avlu tümüyle imtihan nakız ile geçtiği üzere iptila duygusunu büyüten, ‘geleceğini şüphesiz mensur edebiliriz’ diyerek düşünmeyi kırıcı tıpkı yetişek sistemimiz var. Buradan eğitim bilimi sisteminin çıkması geçişsiz. Yetişek reformunda sunu kalburüstü mutluluk Finlandiya’dır. Tığ, eğitim reformunu başarı ile yapan ve bütün dünyanın birlikte kabul ettiği bu başarılı eğitim bilimi reformunu eden nazır yardımcısını Türkiye’ye çağırma ettik, geldi. Milli Eğitim Bilimi Bakanlığı dahil başlamak üzere eğitim bilimi bileşenlerinin tümüne bilim gönderdik. ‘Bakın, biz davet ettik, Finlandiya’dahi terbiye reformunu zahir yapmışlar, eş siz de dinleyin’ dedik; yazarlar birlikte dahil, eğitim üzerine alfabe yazan yazarlar da dahil olmak amacıyla. Bire Bir kısmı geldi, bire bir kısmı gelmedi. Amma Milli Eğitim Bakanlığı’ndan on paralık kimse gelmedi. Biz şişman ölçüde yararlandık oradan ama eğitimi kalburüstü kılmanızın ana yollarından birisi birlikte öğretmeni toplumun etkili tıpkısı kişisi yapmanızdır. ‘Ay başını zahir getireceğim’ diye niteleyerek hoca düşünürse kendi bilcümle gücünü öğrenciye veremez. Biz, tıpkı Öğretmenler Iz Kanunu çıkaracağız. Hakim ve savcıların ayrı yasası pekâlâ varsa öğretmenler üzere üstelik ayrı yasa olmalı. Öğretmenler, üniversiteden başlayıp çocuk yuvası öğretmenliğine büyüklüğünde hep kademelerde toplumun sunu etkili kişisi yerine konumlanmalı. Öğretmeni bol bir aylık alması sağlanmalı. ‘Kadrolu-ücretli öğretmen’ diye niteleyerek ayrım olmamalı.

ÜRETMEYEN BİR TOPLUMUN GELECEĞİ YOKTUR: Üniversiteler… YÖK’ün kaldırılması gerekiyor. Üniversitelerin özlük kültürlerini oluşturması gerekiyor. Üniversitelerin öz dekanlarını özgürcesine belirlemesi gerekiyor. Darülfünun, bilgi üreten alım haline gelmeli. Bilgelik üretmeyen kuruma elhak üniversite adı verilemez. Ben ABD’ye gittim, hep ‘Yok Kılıçdaroğlu icazet olmaya gitti’ filan diye niteleyerek… Faydalı, ABD’bile teknoloji ve vukuf konusunda dünyanın benzeri numaralı üniversitesi MIT’ye gittim ve oradaki hocalarla görüştüm, öğrencilerle görüştüm. Nano teknoloji bölümüne gittim. Yani bilimde ve teknolojide gelişmelerin pekâlâ olduğunu ve Türkiye’nin nerede durduğunu bile gördüm orada. Sonradan İngiltere’ye gittim. Orada üstelik üniversiteleri gezdim. Teknolojiyi, tasarımı, sanatın elbet benzeri araya geldiğini gördüm. Siz ülkenizi yönetecekseniz, dünyadaki gelişmelerden habersizseniz siz ülkenizi yönetemezsiniz. Yönetmekten kastım, ülkeyi geleceğe emmek üstüne. Yoksa iç kavgalar içre, yoksul çekişmelerle gidiyoruz filhakika. Bu, bize aynı madde kazandırmıyor. Türkiye’yi ileriye taşımanın yolu üniversitelerdir. Tek kimesne unutmasın; 21 yüzyılın toplumu ileriye taşıyan sunma oylumlu aktörü üniversitelerdir. Vukuf üretmeyen aynı toplumun geleceği yoktur.

Eğer siz üniversiteleri hikmet üreten kurumlar olmaktan çıkarıp ‘Bizim partinin eğin bahçesi, siyasetin eğin bahçesi olsun’ dediğiniz andan itibaren ora darülfünun olmaktan çıkar. Üniversitelerin bire bir başka özelliği, her tip düşüncenin özgürcesine tartışıldığı mekanlardır. ‘Vay efendim sen illet böyle düşündün’ diye niteleyerek üniversite hocasını üniversiteden atarsanız orası üniversite imkânsız, başka benzeri şey peki.

‘Yüksek yetenek inşası’ diye aynı fehva var. Ihtimal on paralık duymamışsınızdır; tıpkı toplumun yüzdelik 1,5-2’si üstün zekalılardan oluşur. Siz, bunları özlük ülkenizde sancımak, dünyanın özge ülkelerindeki anlaklı çocukları de öz ülkenize deklare etmek zorundasınız. Silikon Vadisi hakeza kuruldu, buharlı motosiklet böyle keşfedildi.

HER BİR OKULUN ÖNÜNDE NASIL BİR AVUKAT OLACAK: ‘Siz sandıklara cemaat çıkacak mısınız? Vatandaşın verdiği oya eş çıkacak mısınız?’ Tığ, bunun üzerinde duruyoruz. Onların beklentilerine göre yöntem oluşturursak son alamayız. Biz, kişi beklentilerimize göre ve vatandaşın cesaret ortamında gidip sandıkta düşünce kullanabileceği tıpkı süreci yaratmak zorundayız. Hangi yaptık bununla ilgilendiren? Türkiye’bile kısaca 200 bine mümasil sandık var. Herhangi Bir sandıkta memur arkadaşlarımız olacak. İlçe ve toprak başkanı, bize listeyi gönderiyor, ‘Bunlar sandıkta görevlidir, CHP görevlileridir’ diye niteleyerek. Adı, aile adı ve telefonu var. Biz buna karşın, genç fahri arkadaşlarımız var, onlar beherglas ile ve ilçeye telefon ediyorlar; ‘Hangi sandıkta görevlisiniz?’ ‘Şu sandıkta görevliyim’ diyorsa yanına bire bir artı koyuyoruz. Biliyoruz, gidecek ve sandıkta fariza yapacak. ‘Efendim haberim namevcut, kim yazdı bunu’ diyorsa yanına tıpkı nakıs koyuyor ve memleket, kaymakamlık başkanını arıyoruz; ‘Bu kişiyi listeden çıkar ve bakir bir beniâdem koy’. Iri merkezlerin tümünde barolar ile uyuşma yaptık, beher okulun önünde kesinlikle bir avukat olacak. Sav çıktığında bizim oradaki memur avukat, çabukça gidip olaya engelleme edecek. Buna benzer hep sorunları biliyoruz ama sorunların tümünü çözeceğiz. Sizden tek istediğimiz, sandığa gidip rey kullanmanız. Onun dışındaki güvenliği tığ alacağız.

Ayrıca sandık başında olan yâren, el telefonu ile fotoğrafını çekecek, bize gönderecek. Yavaşladı, 10-15 dakika sonraları gelir. Eke olan, tutanağı imzaladığı andan itibaren onun fotoğrafını çekmiş ve bize göndermiş olması. Biz, burada toplayacağız. Biz, bunun denemesini İstanbul seçimlerinde yaptık. Yüksek Seçim Kurulu benzeri uzaklık seçme sonuçlarını vermedi ama bizim elimizde bilcümle tutanaklar vardı. İsterse üç ahit bilahare versin ne fark porte, o tutanaklar filhakika elimizde.

CUMHURBAŞKANI ADAYININ, EGOSUNU YENEN BİRİSİ OLMASI LAZIM: Şu çok yetişkin; seçeceğiniz cumhurbaşkanı adayı, egosunun esiri kaçınan. Egosunun esiri olursa şöyle bir tablo ortaya kazanç; ‘Oh ne güzelce ya cumhur reisi seçildim, aynı imzayla her molekül oluyor, nereden artık bu Güçlendirilmiş Parlamenter Bütün, ego bunu akseptans ediyorum, böyle bitmeme edeceğim’ derse olamaz bu. O nedenle reisicumhur adayının, egosunu yenen, devleti bilici, devleti tanıyan, Altılı Ganyan Masa’yı gine çalıştıracak olan, asıl bazı kararları bu arada, birlikte ahiz sözü veren birisinin olması lazım. Bu çerçevede debi ediyoruz. ‘Başkanlık sisteminde kalma ihtimali var mı?’ Yararlı.

BABANIZDAN DAHA DÜŞÜK BİR GELİRE MAHKUM EDİLİYORSUNUZ: Üniversiteyi açıkgöz süreduran benzeri dinç, hareket lazım. Onun beklentisi gelişim. Tayin bekleyen hoca var. Onun beklentisi atama. ‘Nasıp nasıl olacak?’ Beher alanın kendine özgü… Üniversitede öğrenci olanların da kendilerine göre beklentileri var; çıkışlı olduklarında ‘Bire Bir yere girip çalışabilecek miyim?’ Elan bile önemlisi, hep bunların üstünde çoluk çocuk, hürriyet istiyorlar. ‘Benim mutlak dünyama neden politikacı müdahale ediyor? Benim tweetime illet müdahale ediyor?’ diyerek eleştiriler bile var. Bu çerçevede biz, gençlere yaklaşıyoruz, gençlerle konuşuyoruz. Geleceği büyük ölçüde sıkıntılı dışında arayan nevmit ayrımsız gençliğimiz birlikte var. Neden gençler çaresiz ve geleceği az dışında arıyor? Bunun temel tıpkı nedeni var. Benim kuşağım, bizler, babamızdan daha bol ayrımsız eğitim aldık ve babamızdan ongun tıpkısı dirimsel standardını yakaladık. Sizin kuşağınız ise babanızdan henüz iyi bir yetişek almanıza karşın onlardan daha bağan benzeri gelire mahkum ediliyorsunuz. Bu, fütur yaratıyor. Bunu zinhar unutmayın. Bu, bizim Cumhuriyet Altını tarihinde ilk kez yaşanıyor. Elan dolgunca eğitim kayran ayrımsız göbek, annelerinden ve babalarından henüz bağan tıpkısı gelire mahkum ediliyor. Çünkü gelir dağılımında olağanüstü tıpkı engebe var. Türkiye’nin genişlik dolgunca üniversitelerinden çıkışlı olan birisi, ‘İş arıyorum, bulamıyorum’ dedi. ‘Anneannemin tekaüt aylığını alıyorum ve alırken utanıyorum’ dedi. ‘Utancımı yenmek için doktora programına başladım. Gene bana öğrenci desinler ve anneannemden, emekli aylığından servet alayım’ diyerek. Bu levha fütur yaratıyor ve gençler sıkıntılı dışına gezmek istiyor. Ancak dışında ise hep gençlere husus aralanıyor. Çünkü akim maliyetle darülfünun mezunu alacak. Hep maliyeti doğrusu Türkiye çekti. Anneleri, babaları çekti.

SİSTEM ÇARPIŞ HUKUKUNDAN AYRILMADIKÇA DEMOKRASİ OLANAKSIZ: Demokrasi… Çokça madde kaybettik gerçekte. Tıpkı şey yaşadık aslında. Türkiye’da insanımız, yaşayarak görüyor, okuyarak değil. Kararını ondan sonraları veriyor. Demokrasinin elbette kaybedildiğini gördük. Temas askeri darbeden sonra veya askerlerin değme müdahalesinden sonradan tıpkı hukuk oluştu. Biz, Cumhuriyet El Partisi namına, buna ‘darbe hukuku’ diyoruz. Herkes çarpiş hukukundan ayrılmadıkça demokrasi imkânsız. YÖK, ayrımsız çarpiş hukuku ürünüdür. Seçme Kanunu, bir çarpiş hukuku ürünüdür. Gerçek anlamda demokrasiyi getirmeliyiz. Darbe hukukundan hususiyet sistemini arındırmamız lazım. Emsal; sandığa gideceksiniz, görüş kullanacaksınız, milletvekili seçeceğinizi sanıyorsunuz. Saylav seçmiyorsunuz ki. Milletvekillerini seçen, umumi rüesa. Sizin önünüze liste konuluyor. Siz, listenin altına oyunuzu kullanıyorsunuz. Millet, zat milletvekilini seçmiyor. Darbe hukukunun ürünü bu. Bizim dışımızda bunu dile getiren namevcut, cümle hayatından çok memnun. Tamam diyeceksiniz, ‘Böyle olsa hangi peki?’ Parlamentonun iradesi tutu altına alınıyor. Mustafa Kemal Atatürk’ün bildirme zinde olduğu dönemde bile Divan, Mustafa Kemal Atatürk’e başkumandanlık yetkisini hoppadak 3 kamer süreyle vermiştir. ‘Yetki bende’ demiştir. ‘Mücadele mi edeceksin Sakarya Savaşı, sair savaşlarda… 3 kamer süreyle verdim. 3 ay sonraları gel, Divan’e yeniden vukuf ver.’ O nedenle adı Gazi Meclis’tir. Demincek namevcut öyle tıpkısı madde. Demokraside çok şey kaybettik amma yolmak zorundayız.

Demokrasinin apayrı benzeri özelliği dahi kişilerin fert ve mülk güvenliğinin korunmasıdır. Demincek yabancı anamal gelmiyor. Ne gelsin? Yerli sermaye envestisman yapamıyor. Şüphesiz yapsın? Bugün en güvendiğiniz koca, kızıyorsanız ona, derhal bir tane belirsiz şahit bulursunuz, ‘Gel şunun aleyhinde aynı rapor ver’ dersiniz, gider onun aleyhinde tabir verir, cebine de 2 milyon dünyalık koyarsınız, ‘Bu adam öyledir, şöyledir’ diye niteleyerek; adamın evine, fabrikasına yeğin yaparsınız. Bilahare dosyasına gizlilik kararı koyarsınız. Avukatı birlikte ne tutuklandığını bilmez. Aylarca, yıllarca bekleyebilir. Sonradan getirirsiniz hakimi, yargılamada istediğiniz hakimi üstelik atama edersiniz oraya, mahkum ettirirsiniz. Bu koca yatırım yapar mı? Yapmaz.

‘Hak mı halk mı?’ İkisi üstelik. Gelişigüzel birimizin halkları var. Demokratlık geliştikçe bu halklar artıyor. Yok Yoksul olan birisinin, ‘su parasını ödemedi’ diyerek suyunu kesemezsiniz. Bu, koca haklarına ters benzeri şeydir. Elektriği söndüremezsiniz, evde bala varsa; yaşlı, sakat varsa. O, onun hakkıdır zaten. İnternet hakkınız var. Sizin internetinizi kesemezler. Siz, acun ile iletişim kurmak zorundasınız. Bu hakların sağlandığı ve bu hakların savunulduğu kayran halkı oluşturur. ‘Benim hakkım var. Bana kimesne dokunamaz’ diyecek. Sokaktaki kedinin, köpeğin, doğanın birlikte hakkı var. Ağacın birlikte hakkı var. Siz, tıpkı ağacı istediğiniz üzere kesemezsiniz, doğayı istediğiniz kabil iptal edemezsiniz. Türkiye, bundan çokça geriledi esasen. Çoluk Çocuk ileride bu duygularda ama Türkiye haddinden fazla gerilerde. Acun şöyle tıpkısı karar aldı; kömür santrallerini kim yapıyorsa katiyen dünyanın tek finans kuruluşu oraya cesaret açmayacak. Dünyanın neresinde olursanız olun, çevreyi mi kirletiyorsunuz, ‘Asla açmayacağız’ diyorlar. Biz, Paris İklim Anlaşması’nı imzaladık. Deminden İklim Anlaşması’na uymazsanız, sizin burada kömür santralleri olursa bizim dış satımcı, Avrupa Birliği’hangi servet ihraç ettiğinde mülhak alacak vermek zorunda kalacak. Yani rekabet eşitliği bozulacak.

SAKIN ‘SANDIĞA GİTMİYORUM’ DEMEYİN: Kadının gösterici kıyafetiyle uğraşılmaz. Size 1935, Cumhuriyet Umum Partisi’nin kurultayından saraka edeceğim. Infirak parti dönemi. Atatürk hayatta. Kurultayın konusu şu; ‘Kadına peçe ve bürgü yasaklansın mı, yasaklanmasın mı? Bu konuda kanun teklifi verelim mi, vermeyelim mi?’ 4 zaman tartışılır ve dördüncü günün böylece şu değişmeyen varılır: ‘Kadının resim kıyafetiyle uğraşılmaz. Amma karı manto içki içmek istiyorsa Halkevleri manto yapacak. Çarşaf giyen avrat, gelip mantoyu bedava alacak, tek şekilde mülk ödemeden.’ 1935’te kadına bakışa bakın, 2000’li yıllarda Türkiye’nin kadına bakışına bakın. Dolayısıyla başörtüsü konusunda bizim verdiğimiz yasa teklifi, gayrı şeyler… Yaptığımız hataları kabul etme, helalleşme sürecini başlatma, gerçekte 1935 kurultayının aynı devamıdır. Yani halkın partisi almak istiyoruz. Halkın her katmanıyla hamam, ilgiyle ilişkiler inşa etmek istiyoruz. Yegâne isteğim; zinhar ‘Sandığa gitmiyorum’ demeyin. Katiyetle gidin, katiyen. Vicdanınızın sesini dinleyeceksiniz, oyunuzu ona bakarak kullanacaksınız. 6 milyon taze, ilk kez sandığa gidecek. Demokrasiden yana düşünce kullandığınızda zaten Türkiye’nin kaderini değiştirmiş olacaksınız.”

Share: